Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Evrende yolculuk nasıl olurdu? Böyle bir soruyu ilkçağlarda okyanus kıyısında yaşayan bir kişiye 'bu denizlerin sonuna yolculuk nasıl olurdu' diye sorsaydınız herhalde hayal gücünü bile kullanamazdı. Biz bugün evren hakkında o zamanın insanının dünya hakkında bildiğinden daha çok şey biliyoruz. Şimdilik bilebildiğimiz kadarıyla
Sayfa 109 - AykırıKitabı okuyor
1918’de oradaki 700.000 kişilik nüfusun yalnızca 60.000’i Yahudi idi. Geriye kalanlar, çoğu yarıcılık yapan Arap halktı. Ama Britanya’nın Filistin üzerindeki manda yönetimi hakkından vazgeçtiği 1947’de Yahudilerin sayısı on kattan fazla artarak 650.000’e çıkarken, nüfusu üç kattan az artan Arapların nüfusu 2.000.000 olmuştu. Bu fark, Britanya yönetiminin izin verdiği büyük ölçekli Yahudi göçünü yansıtıyordu. Avrupalı ve Amerikalı hayırseverler, Siyonistlere bol mali kaynak sağlıyordu. Böylelikle topraklarını bilfiil kullanmayan Arap mal sahiplerine cazip fiyatlar teklif edip arazi satın alabiliyorlardı. Siyonistlerin toprak hırsızlığı ve Britanya’nın Arap protestolarını zorla bastırması, 1936-39 Filistin Ayaklanmasını tetikledi. 20.000 Britanya askeriyle birlikte savaşan Siyonist milisler ayaklanmayı bastırdılar. 5.000 kadar Filistinli öldürüldü. Ardından Britanyalılar, gerilimi azaltmak için Yahudi göçünü sınırlamaya çalıştılar. Bu politika 1940’larda onları, kendilerine güvenleri giderek artan Siyonist milislerle silahlı çatışmaya sürükledi. Filistinlilerin yenilgisi, Britanya’nın besleyip büyüttüğü Siyonist hareketin artık kendi başının çaresine bakabilecek güce kavuştuğunu gösteriyordu.
Reklam
Ne zamandan beri insanlar gözlük kullanıyorlar? Şüphesiz tarih boyunca tüm insanlarda görme kusuru olmuştur. 13. Yüzyılda gözlük ortaya çıkıncaya kadar gerek doğuştan gerekse sonradan göz bozukluğu olan insanlar, ömürlerini böyle geçirmeye, iş yapamamaya hatta evden dışarı çıkamamaya mahkumdular. Aslında gözlüğün ana malzemesi olan camın
Sayfa 94 - AykırıKitabı okuyor
2. Dünya Savaşı’nda İnsan Kıyımı:
Sovyet Ordusu 1944’de Alman topraklarına girdiğinde, devletin onay verdiği ve hiçbir ayrım gözetmeyen bir cinayet, tecavüz, yakıp yıkma furyası başladı. Tahminen iki milyon kadına tecavüz edildi, çoğuna defalarca. Dehşet öylesine büyüktü ki 14 milyon sivil evlerini terk edip insanlık tarihinin en büyük toplu göçünde yaya olarak batıya
Stalin’in “mucizevi” sıçraması:
Katlandıkları acılar anlamında insanlara muazzam bir bedel ödeterek topluma zorunlu sanayileşmeyi dayatmanın tek kelimeyle gaddarca olduğu görüldü. Tüketim, ağır sanayiye yapılan yatırımlara kurban edildi. Tüketim mallarına nazaran fabrika, makineler ve hammaddelere ayrılan yatırımların oranı 1927/28’de %33 iken, 1932’de %53’e ve 1950’de %69’a çıktı. Sonuç kıtlıklar ve kuyruklar oldu –gerçi olması gerekenden daha azdı çünkü aynı zamanda ücretler de altı yıl içerisinde tahminen %50 düşürülmüştü. Artan şehir nüfusunu beslemek ve yabancı makine ithalatını karşılamak için köylünün tahılına el konuldu. Bu nedenle, 1929’da dünya piyasalarında fiyatlar çöktüğü zaman en az üç milyon işçi açlıktan hayatını kaybetti. Hâla yeterli değildi. Devlet, “tarımda kolektifleştirme” (devlet kontrolü) politikasını ilan etti. Kulak (piyasa için üretim yapan zengin köylü) olmakla suçlanan milyonlarca köylünün mülküne el konuldu ve bu insanlar başka yerlere sürgüne gönderildi. Birçoğu hayatını kaybederken kalanlar gulaglarda köle işçi olarak çalıştırıldı. Sibirya gulagları, durmaksızın genişleyerek Stalin’in güvenlik aygıtının yönettiği dev bir köle imparatorluğuna dönüştü. 1928’de 30.000 olan tutuklu sayısı 1931’de 2 milyona, 1935’te 5 milyona ve 1930’ların sonuna gelmeden de muhtemelen 10 milyonun üstüne çıktı. Milyonlarca kişi polis kurbanı oldu; yıllık can kayıpları 1930’da 20.000’den 1937’de 350.000’e yükseldi.
Azerbaycan 2. kez bağımsızlığını ilan ediyor - yine ilk Türkiye tanıyor
❝ Azerbaycan bağımsızlığını ilan ettikten sonra dünya devletleri tarafından art arda tanınmaya başladı. Azerbaycan'ı ilk tanıyan ülke, tıpkı 1918'de olduğu gibi yine Türkiye Cumhuriyeti oldu. Türkiye resmi olarak 9 Kasım 1991'de Azerbaycan'ı tanıdığını açıkladı. Bu karar diğer devletlere örnek teşkil etti. Nitekim kısa sürede dünyanın farklı başkentleri, Bakü'ye tanıma telgrafları gönderdi. 1991 yılı sonlarında Romanya (11 Aralık), Pakistan (13 Aralık), İsviçre (23 Aralık), İran (25 Aralık) ve İngiltere (31 Aralık) Azerbaycan'ın bağımsızlığını tanıdı. 1992'de büyük devletlerden 23 Ocak'ta ABD, 21 Şubat'ta Fransa ve 10 Nisan'da Rusya resmi olarak Azerbaycan'ı tanıdığını açıkladılar. Kısa sürede Azerbaycan'ın birçok ülkede büyükelçilikleri açıldı. ❞
Reklam
Anadolu romanında mekanın anlamı doğal olarak başkadır. Köy, kasaba ve yabanıl doğa, ezen/ezilen çatışması açısından bazı özellikler ifade eden coğrafya bölgeleridir. Bilindiği gibi dünya edebiyatında köy ve kent karşıtlığının tarihi çok eskilere gider. Köy, masumiyet, erdem, yapmacıksız saf insanlar ·ıe mutlu doğal yaşam demekir. Kent ise para hırsı, ikiyüzlülük, yapaylık, ahlaksızlık demektir. Anadolu romanında durum değişiktir. Köy idealize edilmiş pastoral bir tabloyu akla getirmez, çünkü gerçekçi bir yaklaşımla canlandırılmıştır. Yoksulluğun, cehaletin, ilkel yaşam koşullarının hüküm sürdüğü, insanların sömürüldüğü bir yerleşim alanıdır. Kasaba da değişik bir anlam taşır, çünkü egemen sınıfın o bölgedeki güç merkezidir. Bundan ötürü, köylü açısından kasaba, karakol, dayak, işkence, hapishane demektir. Taşbaş, Memidik, Hatçe, Koca Halil, Kürt Ahmet, Kambur Tellal ve daha birçokları karakola ya da hapishaneye düşer, dayak yer, işkence görürler. Buna bağlı olarak, ezen/ezilen karşıtlığı kimi romanlarda şehirli/köylü karşıtlığı şeklinde belirir.
Sayfa 321 - İletişim Yayınları, 7. Baskı, 2001, İstanbulKitabı okudu
Romanın Macerası: Bozkurtların Ölümü Atsız'ın, tarihin tozlu sayfalarından çıkardığı Kür Şad'ın hikâyesidir. 639 yılında Çin sarayını basan 41 yiğidin hikâyesini Atsız Fransız kaynaklarından, muhtemelen Hüseyin Cahit'in De Guignes tercümesinden, daha üniversite yıllarında okumuş olmalıdır. Çin kaynaklarında Cie-şı-şuay olarak geçen
Ey Türk Gençliği aşağıda paylaştığım yazıyı çok dikkatli okuyun
YENİ DÜNYA DÜZENİNİ TÜRKLER KURUYOR Batı emperyalizminin yeni dünya düzeni palavrasını beyin savaşları komutanı Mustafa Kemal Atatürk'ün bir askeri boşa çıkarttı. Dünyanın yönetimi yeniden Türklere geçtiğine göre biz neler yapacağız ona odaklanma zamanıdır. Her alanda gelişen Asya güçleri Rusya ve Çin dayatmacı batı emperyalizmine karşı
2. Dünya Savaşı sonrası uzak Asya siyaseti
Kore savaşı nedeniyle amerika militarizmin hortlamasını önlemeye dönük ilk politikasını terk ederek japonyayı antikomünist blokun önemli bir bileşeni yaptı
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.